Yılancık
Yılancık hastalığı, genellikle ''Streptokok'' adı verilen bakterilerin, daha az olarak da benzeri başka bakterilerin, neden olduğu, mikrobik bir hastalıktır. Ağrı, ateş, titreme gibi belirtilerle ağır bir seyir gösteren hastalığın, yılanlar veya küçük yılanlarla uzaktan yakından ilgisi yoktur. Sözü edilen mikroplar, zaman zaman deriden gelip geçerken, kendilerine açık kapı bulurlarsa; bu daveti kaçırmayıp, hemen o bölgeye yerleşirler. Bu kapı; derideki küçük bir sıyrık, yara, çıban, egzama v.b. şeklinde, derinin bütünlüğünün bozulduğu alanlardır. Genelde yılancığın en sık yerleşme yeri, yüz olarak kabul edilir. Oysa ülkemizdeki yılancığın en çok yerleştiği bölge, bacakların dizden aşağı kısmıdır. Bunun nedeni, ayak parmak aralarındaki, tedavi edilmeyen mantar hastalıklarıdır.
Buralarda kendiliğinden veya kaşıntıyla oluşan çatlaklar, mikroplar için çok iyi bir giriş kapısı görevi görür. Hasta bölge, aniden ağrıyla şişip, kızarmaya başlar ve hasta; ateş, ağrı, halsizlikle yatağa düşer. Bölge; canlı kırmızı, gergin, sert, şiş ve ağrılı olup, 10 - 15 cm. çaplarına varabilir. İyileştirme için, halk arasında ''yılancık taşı'' yapıştırma geleneği vardır. Yılancık taşlarının yapışıp yapışmaması, hiç önemli olmadığı gibi; taşların iyileşmede payları da yoktur. Hiçbir iyileştirici özellik de taşımazlar. Eğer; ayaktaki giriş kapıları sürekli açık kalacak şekilde, ayak mantarları, tedavisiz bırakılırsa; yılancık, sık sık yineler ve bunun sonunda bacak, geri dönüsümü olmayan ve ''fil bacağı'' diye adlandırılan kaba ve kalın bir görünüme girer. Bir deri hastalıkları uzmanı denetiminde tedavisi kolaydır. Antibiyotiklere çok iyi yanıt verir. Yinelemeleri önlemek için; giriş kapıları çok iyi aranıp, ortadan kaldırılmalıdır.
Buna çok benzeyen, fakat geniş alan şeklinde değil, çizgi şeklinde kızarma ve şişmeyle kendini gösteren ''Lenfajit'' adlı hastalık vardır. Oluşum nedeni, yine derideki açık kapılardır ve etken de çoğu kez aynıdır.
Çıbanlar
Furonkül, kançıbanı adlarıyla da anılan hastalık, deride doğal zayıf noktalar olan kıl diplerinden başlayan bir grup hastalık arasında en iyi tanınandır.
Etken bakterinin adı stafilokok'tur. Çıbanın görünümü tipik olup, doktor olmayanlar tarafından bile kolayca tanınır. Kaşıntılı hastalıklar, şişmanlık, aşırı kıllı yapı, yağlı deri yapısı, deriye dıştan yağlı maddelerin sık değmesi ve aşırı terleme, derinin ve vücudun direncini düşürecek şeker hastalığı, alkolizm, kötü beslenme, kanser tedavileri gibi olaylar hastalığın başlamasını kolaylaştırıcı etkenlerdir. Başlangıçta kırmızı, ağrılı bir şişlik şeklinde olup, 3 - 4 günde beyaz cerahatli bir baş verir ki; bu çıban başı, mecazi çıban başlarından çok farklıdır ve daha az zararlıdır. Bir hafta içerisinde açılır ve ağzında bir tıkaç görülür (çıban özü). Bu tıkacın çıkması ile içerisindeki cerahat boşalır, ağrı azalır ve 3 - 5 günde iz bırakarak iyileşir.
Tek bir çıban, her insanda zaman zaman görülebilir ve çok önemli değildir. Fakat birden fazla çıban bir arada ve sürekli yineler durumda ise, başta şeker hastalığı olmak üzere tüm kolaylaştırıcı nedenler araştırılmalıdır. Uygun antibiyotiklerin güçlü etkileri, bunları kısa zamanda iyileştirir ve yayılmasını önler.
Çıbanın olgunlaşması denilen, başın oluştuğu ve içinde sıvının hissedildiği döneme gelmeden çıbanı açmak için zorlamak, daha ciddi hastalıklara yol açabilir. Kıl diplerinin yüzeysel iltihapları, ''folikülit = sivilce'' olarak adlandırılan, küçük cerahatli oluşumlar olup, tedavisiz de kolayca açılıp, kurur ve iyileşir. Fakat bazen; saç içinde, sakallarda (Sikozis), bacaklarda ve cinsel organlar çevresinde sürekli olarak yineleyen, çok sayıda folikülit görülebilir. Özellikle tıraş, ağda, kıl koparma gibi zedeleyici olaylar yayılmayı kolaylaştırır. Birden çok sayıda çıbanın bir araya gelerek yaptığı çok daha ciddi bir hastalık ise ''Karbunkül = Şir-i Pençe = Aslan pençesi'' adı verilendir. Çıbandan daha yavaş ilerler, daha geç olgunlaşıp açılır ve daha çok yıkıma neden olur. Özellikle olgunlaşmadan açmaya çalışmak yaşamsal tehlike yaratır. Hatta tarihin değişmesine neden olduğu bile görülmüştür (Yavuz Sultan Selim'in ölüm nedeni erken açılan karbunkül'dür). Günümüzde usta deri hastalıkları uzmanları ve güçlü antibiyotikler, bunları ciddi tehlike ve sorun olmaktan çıkarmışlardır.
Köpek Memesi:
Koltuk altı ve kasık bölgelerinde, ergenlik döneminde ortaya çıkan özel ter bezlerinin (apokrin) derin bir iltihabıdır. Bu nedenle de hastalık ergenlikten önce görülmez.
Bu ter bezleri, kıl ağızlarına açıldığı için; kılları zedeleyebilecek ağda, tıraş vb. olaylardan sonra bakterilerin (stafilokoklar) girişi kolaylaşır ve hastalık bu bölgede ağrılı, kızarık bir şişle başlar. Başlangıçta çıbana benzese de; bunlar, kendiliklerinden çok zor açılırlar.
Doktor tarafından açılırsa rahatlar ve iz bırakarak iyileşir, açılmazsa yerinde sert bir topak kalabilir. Bazı kişilerde hastalığa yatkınlık vardır ve sürekli yenileri çıkar. Bir arada birden fazla da olabilir ki belki bu görünüş isim benzetmesinin nedeni olabilir. Yağlı ve kıllı deri tipleri ve şişmanlık, bölgenin nemlenmesi ve tahrişi çıkışını kolaylaştırır. Yıllarca tekrarlayarak sürüp, çirkin ve hareketi de zorlaştıran izler bırakabilir. İyi bir deri hastalıkları uzmanı elinde, çok uzun süre tedavi ve takip edilerek, yenilerinin çıkması önlenebilir. Antibiyotik ve antiseptik ilaçlarla uzun uygulamalar gerekir.
Arpacık (Hordeolum):
Kirpik diplerinden yine aynı bakterinin girmesi sonucu oluşan ağrılı, sarı beyaz cerahatli şişler şeklindedir. Bu hastalıkta da bir yatkınlık söz konusudur ve bu kişilerde sık sık yineleme olabilir. Ilık pansumanlar, antibiyotikli merhemler yararlı olabilir.
Dolama (Perioniksis, Paronişi):
Stafilokokların, bu kez, tırnak çevresinde yaptığı bir iltihaptır. Tırnak etlerini koparma, manikürde zedelenme, çok suyla uğraşma sonucu zedelenme, kolaylaştırıcı faktörlerdir.
Ani kızarma, şişme ve apseleşme ile başlar. Apsenin açılıp boşaltılması ve bölgenin korunması yeterli olabilir. Antibiyotikli yerel ilaçlar da çok yararlı olur.
Pişik (İntertrigo):
Kasık, kalça arası, koltuk altı, meme altı, ayak parmak arası gibi büklüm yerlerinin iltihaplı bir olayıdır. Sıcak ve nemli ortam çıkışını kolaylaştırır. Şişmanlık, terlemeyi arttıran ve buharlaşmayı önleyen sentetik veya kalın giysiler kolaylaştırıcıdır. Nemli ortamda sürtünme, tahrişe neden olur ve önce kırmızı olan alan, sonra nemli soyulmalarla beyaz, peynirimsi bir görüntü alır.
Önce bakteriler ve daha sonra da maya mantarları, bu nemli ve zedelenmiş ortama yerleşip, olayı sürekli duruma getirirler. Bebek bezi pişikleri en tipik örneğidir. Erken dönemde yalnızca kuru tutulup, iyi havalandırılması bile yeterli olabilir. Fakat ilerlemiş durumlarda, bunların yanı sıra bakteri ve mantarlara etki edebilecek uygulamalar, bir deri hastalıkları uzmanının denetiminde yapılmalıdır. Yinelemeleri önlemek için ise; büklüm yerlerinin iyi kurulanması, kuru tutulması ve birazcık da kilo verilmesi çok yararlıdır. Bebeklerde sık alt değiştirme ve kullanılıp atılan bezlerin kullanılması da pişik oluşumunu önemli ölçüde engeller.
Yalama (Perleş):
Dudakların köşelerinde; kızarık, nemli, yer yer beyazımsı, sızlama ve yanma yapan kronik bir olaydır. Buradaki kolaylaştırıcı etmen, dudak kenarlarından tükürük sızması nedeniyle bölgenin sürekli nemli kalmasıdır. Daha çok bebeklerde ve takma dişi olan yaşlılarda görülür. Temel mekanizması pişiklere benzer ve tedavi ilkeleri de aynıdır.
İmpetigo:
Etken bakteri çoğu kez stafilokok ve bazen de streptokoklardır. Çocuklarda sık görünen hastalık, en çok yüzü sever ve çok bulaşıcıdır. Küçük su dolu kabarcıklar şeklinde başlayıp cerahatli bir hal alır; sonra da açılıp, sarı-kahverengi kabuklar yapar. Hızla çevreye yayılarak, haritamsı şekiller oluşturur. Sabunlu suyla kabukların temizlenmesi ve yerel anitbiyotikli ilaçların uygulanması çoğu kez yeterli olur.
http://www.turkderm.org.tr/menu/73/mikrobik-deri-hastaliklari