Bu paylaşım bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurmalısınız.
Her tedavi her kişi de farklı sonuçlar ve farklı etkinlik süreleri sunabilir.
Sağlıklı ve güzel günler dilerim ...
Yaşlanma süreci ve sıvı yüz germe
Her insanın genetik bir temeli vardır ve bu genetik temel ana babadan bize aktarılır. Dolayısı ile her insanın fiziki yapısı, hastalıklarla mücadelesi, yara iyileştirme mekanizmaları ve hızları, cilt ve vücut yapıları birbirinden çok farklıdır. Kimi insanların cildi bebek gibi iken kimilerinin ki daha pürüzlü bir yapıya sahiptir. Bu kişisel farklılıklar ‘’yani genetik farklılıklar’’ değiştiremeyeceğimiz yönlerdir.
Diğer taraftan değiştiremeyeceğimiz fakat yavaşlatabileceğimiz bir süreç ise yaşlanmaktır. Herkes belirli bir hızla yaşlanmaktadır. Yaşlanma sürecinde en belirgin değişiklikler yüz, boyun ve ellerde gözlenmektedir. Çünkü bu alanlar direkt olarak dış dünya ile iletişimimizi sağlayan açık alanlardır ve sürekli güneş ışınları ile temas halindedir. Yaşlandıkça yüzümüzün destek dokularında (cilt altı yağ yastıkçıkları) ve kemik yapılarında kayıplar meydana gelmekte, cildin kollajen ve elastik tabakalarında bozulmalar meydana gelirken yerçekiminin etkisi ile cildimizde sarkmalar oluşmaktadır.
Büyüme 20’li yaşlardan itibaren durur ve artık bu dönemden itibaren yavaş yavaş başlayan duraklama ve gerileme dönemi ile birlikte yaşlanma süreci başlar. Özellikle yüksek koruma faktörlü kremlerle sık sık cildi korumak, alkol ve sigaradan uzak durmak cildin yaşlanmasını engelleme adına oldukça önemlidir. Bununla birlikte 20-30 yaşları arasında düzenli cilt bakımları, PRP ve mezoterapiler (vitamin) cildin kalitesinin korunmasında ve yaşlanmayı geciktirmede son 10 yılın vazgeçilmezleri arasında yer almıştır.
En büyük organımız olan derimize yaptığımız bu küçük yatırımlar ileriki yaşlar için bir temel teşkil etmektedirler.
Günümüzde cerrahi olmayan, kısa zamanda uygulanabilen, işlem sonrasında günlük yaşamı etkilemeyen işlemlere rağbet hızla artmaktadır. 30-50 yaş arasında ki kişiler bu uygulamalarla en çok ilgilenen yaş grubunu oluşturmaktadırlar. Düzenli olarak (ortalama 6 ay) yapılan kür tedavileri ile eskiden orta yaş olarak nitelendirilen bu yaş grubunun cilt kaliteleri belirgin ölçüde artmış ve cilt yaşları kronolojik yaşlarından geride kalmaya başlamıştır.
Bu aşamada her gün yeni yaklaşımlar ortaya çıkmakta ve kişilerin mutlaka doktorları ile birlikte ciltleri için uygun olan ve en gerekli işlemleri belirli bir sıra ile yaptırmaları gerekmektedir. Her uygulamanın her kişi için doğru olmadığı bilinmelidir ve yine her uygulama her kişi de aynı sonucu vermeyebilir.
Son zamanlarda yapmaya başladığımız sıvı yüz germe ise; cildine geçmişte gerekli yatırımları yapmamış, 35-40’lı yaşlarda olan, cildinde belirgin doku kayıpları başlamış ve yer çekiminin etkisini gösterdiği kişiler uygun adaylardır.
Burada uygulanan cildin kaybettiği maddeleri yerine koymak ve doğal, sağlıklı bir görünüm elde etmektir. Uygulama da cilt ve cilt altı dokularının kayıpları katmanlar halinde yerine konulmaktadır.
Sıvı yüz germe cerrahi ve anestezi gerektirmeyen yüz gençleştirme uygulamalarının en yenilerinden birisidir. Cilt altı yağ yastıkçıklarının, destek dokusununun azaldığı sarkmış alanlara sıvı maddelerin enjekte edilmesidir.
Bu yeni dolgulama tekniği ile yanaklar, elmacık kemikleri, çene/çene hattı, kaşlar ve ağzın etrafındaki sarkık bölgeler kaldırılabilmektedir. Yüz kontürleri yeniden şekillendirilip belirginleştirilebilmektedir. Kullanılan maddeler kaybolan hacmi yerine koyarak, cildin doku kalitesini, ışıltısını artırırken aynı zamanda sıkılaşmış bir görünüm kazandırırlar. Böylece kişiler oldukça doğal, ciltleri aydınlık ve parlak, nem dengesi yerine gelmiş, lifting sağlanmış, çöküklük ve sarkıklıkları giderilmiş genç bir görünüme kavuşmaktadırlar.
Uygulama çok ince kanüller ve iğneler ile, 15-20 dakikada yapılmakta ve öncesinde lokal anestezik kremler kullanıldığı için ağrı hissedilmemektedir. Genellikle morluk ya da şişlik olmadığı için uygulama sonrasında günlük rutine normal bir şekilde dönülebilmektedir. Kullanılan ürünler cildin doğal yapısıyla uyumlu olduğu için herhangi bir yan etki olmamakta ve etkinlik 1,5 yıl kadar sürmektedir. Gerekli olduğu durumlarda takviye yapılabilmektedir.