
HYALÜRONİK ASİT VE DOLGULAR
İnsan yüzündeki yaşlanmanın temel sebebi hacim ve volüm kaybıdır. Bu kayba katkıda bulunan faktörler arasında yalnızca ciltte bulunan kollajen, elastin ve hyalüronik asit kaybı olmayıp bununla birlikte kemik iskelette aşınmalar, destek yağ yastıkçıklarında küçülmeler ve bu yapıları bir arada tutan bağlarda (ligamanlarda) gevşemelerdir. Bu aşamada son yıllarda kullanımları oldukça artan Hyalüronik Asit bazlı dolgu maddeleri kaybolan hacmi yerine koymakla yetinmeyip aynı zamanda cildin kalitesini de arttırmaktadırlar. Kontürleri düzeltirler, bağları güçlendiriler ve cilde destek sağlarlar.
Hyalüronik asit insan cildinde doğal olarak bulunan ve tekrarlayan karbonhidrat ünitelerinden oluşan bir polimerdir. Cilt dokusunda aynı harç görevi görerek cildin nem oranını dengelediği gibi komşu yapılar arasında iletişimde de rol alır. Nem oranını dengeleme özelliği kimyasal yapısı nedeniyle suda büyük ölçüde çözünür halde bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bu özelliği ile molekül ağırlığının 1000 katına kadar su tutma kapasitesine sahip olan bu molekül dokular arasında jelimsi kıvamda berrak bir sıvı oluşturarak dokuları desteklemektedir.
İnsan vücudunda en çok ; göz içi sıvıda, kıkırdak ve tendonlardaki sinoviyal sıvıda, göbek kordonunda, aort (kalpten çıkan ana atardamar) duvarında ve deride bulunur.
Hyalüronik asit içeren dolgular kalıcılıklarını arttırmak için çapraz bağ denilen bağlar ile birbirlerine bağlanırlar. Bu sayede her üretici firmanın değişik üretim tekniklerinden bağımsız olarak ele alındığında çapraz bağlar dolguların dokuda ki kalıcılıklarını belirleyen ana ve en önemli unsurlardan birisidir. Yapısal olarak hyalüronik asit bazlı dolgular doğal dokuya çok benzer olup çok çok iyi doku uyumu sağlarlar. Her ürünün faklı fiziksel ve kimyasal özellikleri vardır ve bu özelliklere göre ve uygulama yapılacak alana göre seçim yapılmaktadır.
Hyalüronik asitli dolguların özellikleri :
- Non-Alerjik olması,
- Transparan olması,
- Değişen vizkozitelerde (yoğunluklarda) olabilmesi,
- Hidrofilik (su bağlama kapasitesi) olmasıdır.
- Non-Alerjik Özellik :
Klinik uygulamalarda kullanılan Hyalüronik asit non-alerjik olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte ticari preparatlarda Hyalüronik asitin immünojenitesini değiştirebilecek fosfat tamponlar gibi kimyasal ajan kalıntıları veya gliserol gibi diğer maddeler bulunabilir. Bu yüzden hikayesinde alerji (atopi vs.) öyküsü olanlarda öncesinde cilt testi yapılması önerilmektedir.
- Transparan Özellik:
Bu özellik klinik uygulamalarda büyük avantaj sağlamaktadır. Çünkü diğer taraftan kollajen gibi diğer dolgu maddeleri beyaz renklidirler. Bu tip kollajen ve benzeri dolgularla yapılan intradermal uygulamalar, eğer çok yüzeyel uygulanırlarsa haftadan haftaya daha da görünür hale gelen beyaz çizgilenmeler meydana gelebilmektedir. HA dolgularda böyle bir risk bulunmamaktadır.
- Değişen Vizkozite (yoğunluk) Özelliği:
Bugün kullanımda olan Hyalüronik asit bazlı dolgular çok çeşitli ürünlerle birlikte artan vizkozite özelliklerine de sahiptirler. Hyalüronik asitin bu özelliği cilt tipi ve kalınlığına göre daha uygun ürün seçebilmemiz için bize büyük avantaj sağlamaktadır.
- Hidrofilik Özelliği:
Su bağlama kapasitesidir. Her bir HA molekülü yüksek miktarlarda H2O bağlayabilir. Bu oldukça önemli bir biyolojik özelliktir. Gerçekten de HA çevre dokular için yüksek oranda bir nemlilik sağlar. Bu uzamış nemlenme ise sağlıklı yani ötrofik olarak adlandırdığımız ‘iyi bir beslenme’ etkisi yaratır.
Dolgu denildiğinde ne anlıyoruz?
Temel olarak dolgunun anlamı cilt altı dokuda meydana gelen çukurları veya dermal dokularda volüm kaybı sonucu (yada azalmış üretime bağlı) meydana gelen kırışıklıkları fiziksel olarak doldurmaktır. Gerçekte ise; şimdiye kadar gördüğümüz özellikleri ile macun gibi tutucu vs. özellikleri, yani sadece yalın olarak basit bir dolgu olması, doğal kollajen üretimini tetikleyici (promoter) olmasının yanında hiçbir şeydir.
Krem, pomad ve losyonlarda kullanılan hyalüronik asidin dermise (cildin alt tabakası) olan geçişi enjeksiyonlarla kıyaslandığında çok çok azdır. Eğer siz 100 mg enjekte ettiyseniz 100 mg hedefe ulaşmıştır. Fakat kozmetik krem üreticilerinin ‘’dolgu etkili krem’’ yada ‘’lifting etkisi’’ gibi sözlerle pazarlama stratejilerinde bizi gülmekten öteye geçiremezler. Çünkü sürdüğünüz 100 mg kremin acaba kaç gramı dermal dokulara geçebilmektedir? Bu konuda hiçbir üretici bir bilgi verememektedir. Dolayısı ile zaman zaman hayal satın aldığınızı unutmamalısınız.
Son söz; Hyalüronik asit bazlı bir dolgu enjeksiyonu yaptırdığınızda bu işlem size sadece volüm kazandırmakla kalmaz aynı zamanda kollajen üretiminizi arttırır ve cildinizin nem oranına da katkıda bulunur.